Büyükada'nın Hazinesi: Mizzi Köşkü Ve Bilimin Işığında Yükselen Mirası
Büyükada'nın Hazinesi: Mizzi Köşkü ve Bilimin Işığında Yükselen Mirası
Büyükada'nın Hazinesi: Mizzi Köşkü ve Bilimin Işığında Yükselen Mirası

Büyükada, İstanbul'un incisi olarak bilinen, yalılardan tarihi konaklara, doğal güzelliklerden eşsiz manzaralara uzanan zengin bir dokuya sahiptir. Ancak bu büyüleyici adanın kalbinde, bilimsel merakın, mimari zarafetin ve Levanten kültürünün izlerini taşıyan bambaşka bir yapı yükselir: Mizzi Köşkü. Bir zamanlar gökyüzünü inceleyen bir teleskopa ev sahipliği yapmış bu köşk, Osmanlı'nın modern bilimle buluşma çabasını, Art Nouveau mimarisinin estetiğiyle birleştirerek günümüze taşır.

 

Osmanlı'da Bilim ve Rasathanelerin Gelişimi

Osmanlı döneminde modern anlamda ilk rasathane, Sultan Abdülaziz döneminde meteorolojik gözlemler amacıyla kurulmuştur. Ancak 1894 İstanbul Depremi sonrasında sismoloji ve astronomi çalışmaları hız kazansa da teknik altyapı eksiklikleri nedeniyle uzun süre etkin bir gözlemevi kurulamamıştır. Modern rasathane ihtiyacı ancak 1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi Gözlemevi'nin kurulmasıyla giderilebilmiştir. Mizzi Köşkü ise bu bilimsel arayışın Adalar'daki özel bir yansıması olarak öne çıkar.

 

Büyükada'nın Mimari Evrimi ve Yerleşim Dokusu

Büyükada'nın genel konut yapısı, Mizzi Köşkü de dâhil olmak üzere, özgün mimari çeşitliliği ile İstanbul'u tamamlar niteliktedir. Bölgede yerleşimin Antik Dönem'e kadar uzandığı düşünülse de bu döneme ait mimari kanıtlar henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Bizans ve Osmanlı dönemlerinde manastır ve sürgün bölgesi olması sebebiyle, buradaki erken yapılaşma dinsel ve askerî binalar ile bunlarla ilişkili konut ve iskelelerden oluşmuştur. 18. yüzyıl sonlarından itibaren İngiliz, Fransız ve İtalyanların öncülüğündeki bazı Avrupalılar ile Osmanlı aydınlarının ilgisini çekmeye başlamasıyla Büyükada, diğer adalarla birlikte yazlık kimliği kazanmıştır. Adanın mimarisi ve zengin konut dokusu bu sebeple 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Tanzimat Dönemi sonrası şekillenmiştir. 1846 yılında İstanbul-Adalar arası vapur seferlerinin düzenli olarak başlatılması, bölge nüfusunu artırmış; buna bağlı olarak eğlence mekânlarının, otellerin ve büyük köşk yapılarının sayısında önemli bir artış gözlenmiştir.

 

Büyükada Mimarisinde Batı Etkileri ve Üsluplar

Nüfusun genel ağırlığı Rum olan Büyükada'da, Batılı mimari üsluplar bazı örneklerde homojen, bazı örneklerde ise eklektik bir karaktere sahiptir. Neo-Barok, Neo-Gotik, Neo-Klasik, Ampir ve Art Nouveau bu üsluplar arasında baskın olanlardır. İngiliz kır mimarisinden esinlenen Viktorya tarzı evler de bu çeşitliliğe katkıda bulunmuştur. Ayrıca geleneksel Osmanlı mimari üsluplarının yorumlandığı evler de mevcuttur. Ancak Batı etkileri planlara yansımış ve bu esinlenmeler çoğalmıştır.

 

Prof. Dr. Doğan Kuban, geç dönem Osmanlı konutlarında Batı etkilerinin planlara getirdiği yenilikler arasında giriş katlarının doğrudan sokağa açılmasını ve geleneksel evlerde görülen mahremiyetin simgesi kafeslerin ortadan kalkmasını belirtir. Ayrıca Türk evi geleneğinde pek rastlanmayan çatı katları da moda olmuştur.

 

Büyükada Konutlarının Dayanıklılık Serüveni

Zamanla konutlar çıkan yangınlar ve oluşan depremlerden zarar görmüştür. Büyükada konutlarının çoğu ya yok olmuş, ya onarılmış ya da yeniden yapılmıştır. Ayrıca devlet ileri gelenlerine ait olanlar dışında, Türk evi geleneğinde nesilden nesile aktarım söz konusu olmadığından konut yapılarında sıklıkla yenilenmeler olmuştur. Bu durum ise konutların kalfaları veya mimarları hakkında bilgi edinmeyi zorlaştırmıştır. 1894 depremi, Büyükada mimarisine büyük bir darbe indirmiş ve bundan sonraki süreçte yoğun bir bakım sürecine sokmuştur. Bu mimari hareketlilik ve onarım çalışmaları, I. Dünya Savaşı ve ardından Kurtuluş Savaşı yıllarının zorlu koşulları altında canlılığını kaybetmiştir fakat buna istinaden Erken Cumhuriyet Dönemi'nde ise yeniden canlanma görülmüştür.

 

Büyükada'da Konut Tipleri ve Mizzi Köşkü'nün Yeri

Büyükada'da 19. yüzyıl ortalarından 20. yüzyılın ilk yarısına kadar olan dönemde başlıca iki konut türü görülür. Birinci tür, yerleşimin yoğun olduğu bölgelerde görülen geleneksel yapıda bitişik nizam konutlardır. Bunlar daha çok adanın yerleşik nüfusunun kullandığı evlerdir. İkinci tür ise, büyük bahçeler ve içinde özenle inşa edilmiş, Batı'nın çeşitli üsluplarını yansıtan yalılar ve köşklerdir. Genellikle yazlık amaçlı kullanılan köşklerin en dikkat çekici olanları Nizam ve Maden bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Bu köşkler arasında akla ilk gelen ve adaya giden her ziyaretçide hayranlık uyandıranlardan biri de Nizam Mahallesi'nde bulunan Mizzi Köşkü'dür.

 

Büyükada'nın zengin tarihini ve mimari çeşitliliğini, özellikle de Mizzi Köşkü gibi sembolik yapıları keşfetmek, adanın ruhunu daha iyi anlamamızı sağlar. Mizzi Köşkü, sadece bir yapı olmanın ötesinde, geçmişin bilimsel arayışlarını ve estetik anlayışını günümüze taşıyan canlı bir mirastır.