Boğaziçi’nde 18. ve 20. yüzyıllar arasında inşa edilen yaklaşık 620 yalı bulunduğu raporlanmaktadır. Bu yapılar, İstanbul’un suya sıfır konut kültürünü temsil eden en karakteristik örnekler arasında yer alır. Bir kısmı özgün hâliyle korunmuş, bir kısmı restore edilerek günümüze taşınmıştır. Bu nedenle Boğaziçi yalıları, yalnızca mimari birer yapı değil; aynı zamanda İstanbul’un tarihî, sosyal ve kültürel hafızasının taşıyıcılarıdır.
Yalıların bu denli değerli olmasının temel nedeni, Boğaziçi hattındaki konumları ve suya doğrudan cephe vermeleridir. Yalı kavramı, denizle temas eden, kıyı çizgisine oturan özgün bir mimari gelenekten gelir ve hem lüks hem prestij hem de manzara açısından benzersiz bir yaşam biçimini temsil eder. Global ve yerel ölçekte yüksek değer taşımaları; fiyat, mimari önem, medyadaki görünürlükleri ve “dünyanın en pahalı evleri” listelerine sıkça konu olmalarıyla ilişkilidir. Aynı zamanda yalılar, İstanbul’un yüzyıllar boyunca şekillenen kültürel kimliğinin en güçlü simgeleri arasında yer alır.
Aşağıdaki liste, mimari özellikler, tarihsel önem, konumsal avantajlar ve bilinirlik ölçütleri dikkate alınarak hazırlanmıştır.
Zeki Paşa Yalısı (Rumelihisarı / Boğaziçi)
19. yüzyılın sonlarında, Osmanlı döneminin üst düzey askerlerinden birine ait olarak inşa edilen Zeki Paşa Yalısı — uzmanların ve gayrimenkul piyasasının uzun yıllardır “Türkiye’nin en değerli özel mülkü” olarak gösterdiği bir yapı. Yalı, Boğaziçi’nde taş malzemeyle yapılmış ender örneklerden; 5 katlı, 23 odalı, 5 salonlu ve 8 banyolu olduğu bildiriliyor. Her katın yüksek tavanlı, Boğaz’a bakan cephesine sahip olması, yapıya sarayvari bir ihtişam kazandırıyor. 2025 yılında yeniden satışa çıkarılmasıyla gündeme geldi ve emlak vergisinin yılda milyon TL’leri bulduğu, fiyatın birkaç milyar TL’ye denk gelebileceği medya tarafından ifade edildi. Zeki Paşa Yalısı, hem konumu hem mimarisi hem de tarihsel geçmişiyle Boğaziçi’nin tartışmasız simgelerinden biri.
Erbilgin Yalısı (Şehzade Burhaneddin Efendi Yalısı) Yeniköy / Boğaziçi
Boğaz’ın en üst düzey lüks konutlarından biri olarak bilinen Erbilgin Yalısı, 2015 yılında uluslararası medyada “dünyanın en pahalı evleri” arasında gösterildi. Tarihi kökeni Osmanlı son dönemine dayanan yapı, lüks konut ve prestij sembolü olarak bugün hâlâ üst gelir grubunun radarında. Erbilgin Yalısı, Boğaz’ın “göz alıcı, değeri yüksek, ayrıcalıklı yaşam alanı” algısını somutlaştırıyor.
Esma Sultan Yalısı (Ortaköy / Boğaziçi)
1875 yılında, ünlü mimar Sarkis Balyan tarafından inşa edilen Esma Sultan Yalısı, Osmanlı döneminin elit kesimi için dizayn edilmiş bir yalıdır. 1889’da Osmanlı saray ailesinden bir prenses için düğün hediyesi olarak verildiği bilinir. Zaman içinde kaderi değişen yapı, 20. yüzyılda orijinal işlevinden uzaklaştı; ancak 2001 yılında kapsamlı bir restorasyondan geçerek günümüzde kültür & etkinlik mekânı olarak hizmet veriyor. Bu değişim, Esma Sultan Yalısı’nı sadece tarihî bir yalı değil, çağdaş İstanbul’un sosyal ve kültürel sahnesinde yaşayan bir ikon hâline getirdi. Hem mimari zarafet, hem Boğaz’a cepheli konum hem de dönüştürülmüş kullanım zenginliğiyle, Boğaz’ın en dikkat çekici yapılarından.
Huber Köşkü (Tarabya / Boğaziçi)
19. yüzyılın sonlarına tarihlenen Huber Köşkü, Alman mimar tarafından tasarlanmış ve Osmanlı son döneminin Avrupa-Batı etkilerini taşıyan örneklerinden.
Uzun yıllar farklı sahipliklerden sonra 1985’te devlet mülkiyetine geçmiş ve günümüzde resmi konut olarak kullanılmakta. Tarabya kıyısına hâkim geniş arazi ve Boğaz’a sıfır konumu ile Huber Köşkü, hem özel konut olarak hayal edilebilecek yaşam alanlarının sınırlarını zorluyor hem de devlet konutu statüsüyle tarihî-yeni sentezini koruyor. Bu yönüyle Boğaz yalıları arasında ayrıcalıklı bir yere sahip.
Kıbrıslı Yalısı (Kandilli / Üsküdar)
Kıbrıslı Yalısı, 18. yüzyıldan kalan Osmanlı sivil mimarisine ait ender örneklerden; ahşap dokusu ve pastel tonlardaki cepheleriyle Boğaziçi’nin nostaljik ruhunu yansıtan bir yapı. Bugün hâlâ özel mülk olarak kullanılan yalı, hem tarihî kimliğini koruyor hem de Boğaz kıyısında suya sıfır yaşam arayışında olanlar için eşsiz bir alternatif. Bu yapının estetik ve tarihî değerleri, modern yüksek bütçeli konut piyasasından bağımsız “kültürel miras / yaşam tarzı” algısını vurguluyor.
Şehzade Burhaneddin Efendi Yalısı (Yeniköy / Boğaziçi)
Şehzade Burhaneddin Efendi Yalısı, 20. yüzyılın başlarında Osmanlı padişahı II. Abdülhamid’in oğlu Şehzade Ahmed Burhaneddin Efendi için inşa edilen, Boğaziçi’nin en büyük ve en gösterişli yalılardan biridir. Yapı, mimari olarak neo-barok ve Ampir üslubun etkilerini taşıyan cephe düzeni, geniş kütlesi ve sahil hattına yayılan yapısıyla dönemin saray mimarisini andırır. Yeniköy’ün kıyı şeridini domine eden yalının büyük bahçesi ve doğrudan Boğaz’a açılan cephesi, yapıyı bölgedeki diğer yalıların arasından belirgin şekilde öne çıkarır. Yalı, uluslararası basında zaman zaman “dünyanın en pahalı konutları arasında” anılmasıyla bilinir ve hem tarihsel kimliği hem de mimari ihtişamı nedeniyle Boğaziçi sivil mimarisinin en prestijli örneklerinden biri olarak kabul edilir.
Said Halim Paşa Yalısı (Yeniköy / Boğaziçi)
Said Halim Paşa Yalısı, 19. yüzyılın sonlarında inşa edilen ve adını Osmanlı sadrazamı Said Halim Paşadan alan Boğaziçi’nin en seçkin yapılarından biridir. Yalı, dönemin mimarisini yansıtan neo-klasik çizgilere sahiptir; geniş sahil cephesi, yüksek tavanlı salonları ve Boğaz’a açılan iskele bölümüyle Osmanlı aristokrasisinin yaşam tarzını temsil eder. Yapının mimari düzeninde Avrupa etkileri belirgindir; dış cephedeki süsleme yoğunluğu ve simetrik plan anlayışı yalının estetik değerini artırır. Hem tarihî konumu hem de Boğaz kıyısındaki prestijli yerleşimi nedeniyle İstanbul’un en tanınan yalılardan biri olan Said Halim Paşa Yalısı, günümüzde restorasyon sonrası etkinlik ve davet alanı olarak da kullanılmaktadır. Bu çok katmanlı kullanım, yapıyı hem tarihî bir miras hem de sosyal açıdanaktif bir kültür mekânı hâline getirir.
Ahmet Afif Paşa Yalısı (Yeniköy / Boğaziçi)
Ahmet Afif Paşa Yalısı, 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı döneminin seçkin devlet adamlarından Ahmet Afif Paşa tarafından yaptırılmış olup Yeniköy sahilinin mimari açıdan en dikkat çekici yapılarından biridir. Yalı, dönemin üslubunu yansıtan Ampir ve neo-klasik etkileri bir arada taşır; geniş sahil cephesi, yüksek pencereleri, simetrik planı ve Avrupa esintili dış süslemeleriyle Boğaziçi’nin zarif konut mimarisinin tipik örneklerinden biri kabul edilir. Yapının hem denize sıfır konumu hem de özgün dış cephe dokusu, onu “görülmesi gereken Boğaziçi yalıları” listelerinde öne çıkarır. Tarihî ve mimari bütünlüğünü büyük ölçüde korumuş olması, Ahmet Afif Paşa Yalısı’nı Boğaziçi kültür mirasının önemli temsilcilerinden biri hâline getirir.
Yılanlı Yalı (Bebek / Boğaziçi)
Yılanlı Yalı, 18. yüzyılın sonlarında inşa edilen ve Osmanlı sivil mimarisinin en eski örneklerinden biri olarak kabul edilen Bebek sahilinin karakteristik yapılarındandır. Yalının adının, giriş cephesindeki yılan motifli kabartmadan geldiği bilinir; bu motif, yapıyı Boğaziçi’ndeki diğer yalılardan ayıran en görünen simgesel detaydır. Ahşap yapısı, iki katlı geleneksel plan düzeni, çıkmalı cepheleri ve denize açılan konumu ile Yılanlı Yalı, Boğaziçi’nin tarihî dokusunu günümüze taşıyan önemli bir mimari mirastır. Tarihî belgelerde ve görsel arşivlerde sıkça yer alan bu yapı, İstanbul’un suya sıfır konut geleneğinin 200 yılı aşan geçmişini temsil eder. Bebek’in kıyı siluetinde hâlâ varlığını sürdüren yalı, hem estetik hem de tarihî değeriyle Boğaziçi’nin en nostaljik yapılarından biri olarak dikkat çeker.
Recaizade Mahmut Ekrem Yalısı (İstinye / Boğaziçi)
Köybaşı Caddesi’nde, İstinye Koyu’ndaki bu yalıyı ilk olarak Beykoz Şişe Fabrikası ustabaşısı Mösyö Pigeon yaptırmış; Recaizade Mahmut Ekrem Bey satın alarak eklerle genişletmiştir. Selamlık, harem ve müştemilattan oluşan ahşap üçlü yapı, 19. yüzyıl sonunda dönemin edebî çevresinin buluşma noktası hâline gelmiş; Cenap Şehabettin, Tevfik Fikret ve Halit Ziya gibi isimleri ağırlamıştır. Ekrem Bey’in bazı eserlerini yazdığı bu yalı, 1971’de tescillenmiş ve sonraki yıllarda farklı aileler tarafından kullanılmıştır.