
İstanbul’un incisi Büyükada, geçmişin izlerini taşıyan her köşesiyle adeta bir masal diyarı gibidir. Çiçeklerin kokusu, çam ağaçları ve denizin dingin sesi eşliğinde zamanın ötesinden fısıldayan yapılarla dolu bu ada, yaşayan bir müzeyi andırır. Bu görkemli yapılar arasında en dikkat çekenlerden biri ise, kimine göre gizemli, kimine göre bir bilim yuvası olan Mizzi Köşkü, diğer adıyla Al Palas. Peki, bu köşk yalnızca geçmişten kalan bir hatıra mı, yoksa zamanın ötesinden gelen bir dönüşüm hikâyesi mi anlatıyor?
Bir Vizyonun Doğuşu: Lewis Mizzi'nin Astronomi Mabedi
Mizzi Köşkü'nün hikâyesi, 19. yüzyılın sonlarında, Maltalı hukukçu ve astronomi tutkunu Lewis Mizzi'nin vizyonuyla başladı. Mizzi, Büyükada'daki yazlığına sadece bir konut değil, aynı zamanda gökyüzünü gözlemleyebileceği modern bir rasathane kulesi inşa ettirdi. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nda bu denli bireysel bilimsel bir girişimin nadir olduğunu düşünürsek, Al Palas'ın kurulduğu andan itibaren ne denli özel bir yapı olduğu anlaşılır. Bu, sadece bir köşk değil, bilime adanmış bir mabetti.
D'Aronco'nun Sihirli Dokunuşu ve "Al Palas" Adının Sırrı
Köşkün mimari dehası, şüphesiz ünlü İtalyan mimar Raimondo D'Aronco'nun ellerinden çıktı. D'Aronco, Art Nouveau'nun zarif çizgilerini, Neo-Gotik ve İtalyan Orta Çağı esintileriyle harmanlayarak, Mizzi Köşkü'ne masalsı bir görünüm kazandırdı. Özellikle köşkün yüzeyi sıvanmamış kırmızı tuğlalı dış cephesi, yapıya karakteristik bir görünüm kazandırmış ve zamanla "Al Palas" (İtalyanca'da "Kırmızı Saray") olarak anılmasına neden olmuştur.
Ayrıca, köşkün 1930-1940 yılları arasında "San Remo Oteli" olarak hizmet vermesi, bu ismin halk arasında daha da yaygınlaşmasına katkı sağlamıştır. Otel olarak kullanıldığı dönemde, kırmızı tuğla cephesi ve kuleli yapısı, misafirler ve ada sakinleri tarafından "Al Palas" adıyla anılmaya devam edilmesine vesile olmuştur.
Ancak bu kırmızı güzellik, 1894 İstanbul Depremi'nin yıkıcı gücünden nasibini aldı. Köşkün aldığı hasar büyük olsa da, D'Aronco'nun usta eliyle yeniden ayağa kalktı. Bu yeniden doğuş, sadece bir binanın onarılması değil, aynı zamanda bilime ve sanata verilen değerin somut bir kanıtıydı. Al Palas, depremlerle sınanan, ancak her seferinde daha güçlü ayağa kalkan Büyükada'nın direnişinin de bir sembolüydü.
Bilimin Yükselen Yıldızı ve Veda: Rasathane Dönemi ve Sonrası
Mizzi Köşkü'nün rasathane kulesi, Büyükada'nın yetiştirdiği önemli astronomlardan Eugenios Mihail Antoniadis için bir bilim yuvası oldu. Antoniadis, burada yaptığı gözlemlerle özellikle Mars ve Güneş lekeleri üzerine çığır açan çalışmalar gerçekleştirdi. Onun uluslararası üne kavuşması, Mizzi Köşkü'nü sadece bir köşk olmaktan çıkarıp, bilim haritasında önemli bir noktaya yerleştirdi. Köşk, adeta gökyüzüne açılan bir pencereydi.
Ancak zaman değişti, Cumhuriyet dönemi başladı ve Mizzi Köşkü (Al Palas) da Büyükada'daki birçok tarihi yapı gibi el değiştirdi. 1930'lu ve 1940'lı yıllar arasında Hotel San Remo olarak hizmet vermeye başladı. Ne yazık ki, 1950'li yıllarda köşkün ikonik teleskop bölümü ve camekânlı kısmı çürüdüğü için kaldırıldı. Bu, bir devrin sonu, bilimin bu özel mabedinden ayrılma anıydı. Otel olarak kullanılan Al Palas, adanın sosyal hayatına farklı bir soluk getirse de, bilimsel misyonundan uzaklaşmıştı. Tarihini ayrıntılı okumak için “Büyükada'nın Saklı Yüzü: Mizzi Köşkü (Al Palas)'nun Bilim ve Zarafet Dolu Tarihçesi” isimli yazımıza göz atabilirsiniz.
Yeniden Keşfedilen Bir Miras: Günümüzde Mizzi Köşkü (Al Palas)
2000’li yıllardan itibaren restorasyonuna devam edilen Mizzi Köşkü (Al Palas), geçmişin tüm katmanlarını üzerinde taşıyan sessiz bir tanık olarak Nizam Mahallesi'nde gelişmeye devam ediyor. Bu dönemde yapılan restorasyon çalışmalarıyla mimari bütünlüğünün önemli bir kısmı geri kazandırılmış. Köşk, şimdilerde özel mülk olarak kullanılmakta ve halkın içeriden ziyaretine kapalı olsa da, dışarıdan dahi göz alıcı mimarisiyle dikkat çekiyor.
Al Palas, sadece Lewis Mizzi'nin bilim tutkusunu, D'Aronco'nun dehasını ve Antoniadis'in keşiflerini anlatmakla kalmıyor. Aynı zamanda, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan dönemde Büyükada'nın sosyal, kültürel ve mimari dönüşümünün de canlı bir kanıtı. Bu köşk, bir yapının ne kadar farklı kimliklere bürünebileceğinin, ancak özündeki değerin nasıl değişmediğinin en güzel örneklerinden biri.
Büyükada'nın Kalbinde Bir Zaman Kapsülü
Büyükada gezinizde, Al Palas'ın önünden geçerken, sadece kırmızı cepheli güzel bir yapıya değil, aynı zamanda yüzyılları aşan bir bilimsel meraka, eşsiz bir mimari zarafete ve sayısız dönüşüme tanıklık etmiş bir tarihe baktığınızı hatırlayın. Mizzi Köşkü (Al Palas), Büyükada'nın sadece en güzel değil, aynı zamanda en hikâyeli yapılarından biri olarak, bize geçmişten ilham veren bir zaman kapsülü sunmaya devam ediyor. Bu eşsiz mirası keşfetmek, adanın ruhunu daha iyi anlamak demek.